Son günlerde iyi haberden yana şansımız olmadığı kesin. Ekonomik bunalımlar, aksi söylense de saklanamayan yoksulluklar, yoksulluğun can yoldaşı yoksunluklar, kişisel bunalımlar ve toplumsal çöküntüler çağındayız. Diktatörlükler yıkılıyor, bu çağa uygun olarak yenileri kuruluyor. Yerüstü yetmezmiş gibi yeraltından da sağlı sollu kroşelerle sersemliyoruz. Enkaz altlarından, sel sularından geriye görmezden gelmeye çabaladığımız, yokmuş gibi yaşamaya çalıştığımız yoksulluğumuz, çaresizliğimiz, acılarımız kalıyor. Takke düşüp, kel görünüyor. Makyajlar akıyor, maskeler artık yüzde durmuyor, belli ki değişiyor düzen ve sancıları böğrümüze saplanıyor.
Varolmanın dayanılmazlığı tüm ağırlığıyla üzerimize çökmüşken, 'yaban/yabancılık' üzerine kafa yormak bizi ne hale getirir, ben onu deniyorum birkaç gündür. Sinemada 'Gelecek Uzun Sürer', okumada 'Bildiğin Gibi Değil: 90'larda Güneydoğu'da Çocuk Olmak' ve dinlemede Şirin Soysal'ın 'Bir Şeyler Var' albümü. Bitkin, üzgün ve endişeliyken tüm korktuklarımı(zı)n üzerine üzerine üzerine gitmek yaptığım şey. Kanayan yaraya korkmadan tuzu basmak, yanmasına aldırış etmeden bir bezi üzerine bastırmak gibi... Yaradan akan kan kesilecek, o belli ama can biraz yanacak. Göze alıyorsun, çünkü sonu iyi. Yara kabuk bağlar, belki izi bile kalmaz umudundasın.
Diğerlerini sonra konuşuruz, ama ben bugün Şirin Soysal'ın 28 Ekim'de NU-DC Records etiketiyle yayınlanan 'Bir Şeyler Var' albümünden söz edelim istiyorum. Albüm son günlerde çok sık dönüyor müzikçalarımda. Soysal, günümüz caz vokalleri arasında sesini en etkileyici bulduğum şarkıcılardan. Bu son albümde de hafif gırtlaktan gelen buğulu sesi yalın enstrüman kullanımıyla daha da vurgulanmış. Albümün asıl alamet-i farikası, Şirin Soysal'ın özyaşam öyküsünden aklında kalan en belirgin duyguları, yani yabancılaşma, aidiyetsizlik, dışlanmışlık ve sürekli yolda olma hâlini bir ozan-şarkıcı duyarlılığıyla ince ince şarkı sözlerine yedirmiş olması. Bu yüzden de sözler zaman zaman müziğin önüne geçebilecek kadar etkileyici, aynen şansonlar gibi. Şirin Soysal'ın bu albümdeki şarkı söyleme tarzı bana biraz Lhasa De Sela'yı anımsattı desem, yanılmış mı olurum acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder