5 Mart 2014 Çarşamba

Gülümsemek mi? / 5 Eylül 2012 / Şirin Soysal Blog

 
''Geçen gün yolda yürüyordum. Bir kızın bana baktığını farkettim. 'İzlendiğim'i farkeder etmez, başımı çevirip yoluma devam ettim. Hemen sonra aklıma düştü, neden gülümsemedim ki?…
 
Bildim bileli bana 'gülümse' derler… Dublin'de sokakta yürürken kaç iyi niyetli amcadan duymuşumdur, Smile! diye… Gülümseyince ne kadar güzel oluyosun bi bilsen diye çok uyarı almışımdır.  Ama benim ilk tepkim hep sinirlenmek olmuştur. Yıllar boyunca, gerçekten neşeli olduğum veya kahkaha attığım zamanlar dışında, gülümsemek gayet zor gelmiştir. Yüz ifademi bir maske gibi kullanarak, güya saklanmışımdır dünyadan. İçimi yansıtmasına çok nadir izin vermişimdir yüzümün… 
 
'Gülümse ve hayatın güzelleşsin' gibi klişe cümlelere alerjim zaten var. Ama klişe cümleler doğru oldukları için 'klişe' olma hakkını kazanıyorlar. Ordaki esas sorun, o cümleyi tekrarlayan ezbere mi koşuyor, yoksa gerçekten inanıyor mu söylediğine…
 
Kime ne benim yüz ifademden derken vahim bir hataya düşmüşüm meğer yıllarca… Bir kelebeğin kanat çırpışının kasırgaya yol açabileceğine inanmışım büyük bir şevkle, sırf 'kelebek etkisi' etiketi altında defalarca duydum diye. Peki kendi gülümsememin çevremi etkileyebileceğini nasıl kabul edemedim? Umursamıyor muydum, bir yabancının bana sebepsizce gülümsediğinde duyduğum saf mutluluğu? 
 
Peki, şimdi tüm bunları bilincimde varetmişken, o kız bana baktığında neden gülümsemedim? Onun mu önce gülümsemesini bekliyordum? Önce o, sonra ben ha? Ah zavallı egom benim… 
 
Mesele o kız değil tabii ki… Mesele, bir bakıştan korkmamak, sebepsizce gülümseyebilmek, yada ağlamak, gerektiğinde bağırabilmek, içerde olan biteni olduğu gibi, maskelemeden dışarıya aktarabilmek… 
 
Hiç de kolay değil. Ama olsa, herkes bunu yapabilse, ne de güzel olur dünya…''
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder