5 Mart 2014 Çarşamba

``bir ben vardır...`` / 14 Mart 2013 / Şirin Soysal Blog


''bir ben vardır…''

kendimi aynada gördüm. hiç beklemediğim bir anda, alakasız bir yerde. bir an yansımamı bir başkası sandım, ve fakat o başkası bendi… korkunç olduğu kadar muhteşem bir andı. ancak rüyalarda yaşarsın o hissi. ve o his tüm hisleri üstüste getirir ve tüm hisler o 'ben'e dairdir. bir başkası olsaydı o ben, onu sever miydim? nefret de edebilirdim. aynı ben. ama başkası… dostoyevski'nin 'öteki' adlı romanında, goladkin'in başına gelen tam da bu. diğer goladkin'le tanışır. birbirlerini o kadar iyi anlarlar ki, hemen dost olurlar. fakat sonra, diğer goladkin, bizimkini ortadan kaldırmak için harekete geçer. ve büyük nefret, yani okuyucunun esas goladkin'le birlikte ötekiye duyduğu nefret başlar… nefret sıkışmış sevgidir.

kendimi seviyor muyum peki? evet, hem de çok.

kızdın mı? gıcık mı oldun bunu söylememe? kendini sevmek neden hor görülür? kendini sevmek niçin kibir ve kendini beğenmişlikle aynı algılanır?

oysa kendini seven, tüm dünyayı sevebilir. tüm dünyayı derken, gerçekten tüm dünyayı, iyisiyle, kötüsüyle. çünkü kötü olmadan iyinin anlamı ne? karanlık olmasaydı, ışığı nasıl görebilirdik? kendini seven, tüm dünyayı sevebilir… belki de bu yüzden bu kadar zor kendini sevebilmek. bir çok insan tanıdım kendini sevmeyen. ve bu kişiler başkalarını da sevemiyordu. çünkü dış dünyaları iç dünyalarını yansıtıyordu. dışımız ancak içimizi yansıtabilir. kendimizi sevsek, tüm o pisliklerle, tüm o hastalıklı renklerle, dış dünyamız aydınlanmaz mı? sevgi, evrendeki en güçlü yaratıcı güç olarak, o kiri nötr hale getirebilir. biz istersek.

tolstoy demiş, 'herkes dünyayı değiştirmek istiyor, fakat kimse kendini değiştirmek istemiyor'. herkes içindeki ötekiyi sevse, öteki özle bir olur. herkes kendini sevse, dünya zaten değişir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder