5 Mart 2014 Çarşamba

Dolu dolu deneysel kabare: Şirin Soysal


Senenin ilk canlı konseri için cumartesi gecesi Karga’daydım. Şirin Soysal’ın yanılmıyorsam Karga’daki ilk konseriydi. Nispeten küçük ama her zaman sıcak olan sahnesine yakın bir yere yerleştim. O küçük sahnede 6 iyi müzisyen-sanatçı bir araya gelmişti. Şevket Akıncı’yı yakından tanısam da ilk defa sahnede izleyecek olmak da ayrı bir heyecan verdi.
Avusturya doğumlu Şirin, konser esnasında anlattığına göre Avusturya köylülerinin giydiği somon renkli bir elbiseyle sahnedeydi. Ellerine de parmakları görülebilen siyah dantelli eldivenleri geçirmişti. Çalınan parçaları yazma konusunda alışkanlık geliştirmediğim gibi çalınan her şarkının da isimlerini ezbere bilmek konusundaki özrüm nedeniyle affedin. Ancak albümünde yer alan parçaların yanı sıra yeni albümünde yer alacak bir parçaya da yer verdi. Arada bir Tom Waits parçası, Fransızca ne olduğu bilmediğim adını söylesen bilebileceğim bir parçayı da seslendirdi. Şevket Akıncı’yla düeti pek etkileyiciydi. Akıncı’nın öyle güzel bir sesi olduğunu bilmiyordum. Yanılmıyorsam kendisiyle Velvet Underground’un Venus in Furs parçasını düet olarak yorumladılar.
Konserde ne oldu ne bitti dışında bende bıraktığı duygu yoğunluğu, tatmin zirvede kaldı. Şöyle diyeyim, bundan sonra izleyeceğim canlı konserlerdeki performanslarda çıtamı yükselttiler. Tabi bu diğer sanatçıların ne kadar umurunda o da ayrı bir şey. Öncelikle piyasa müziğinin çok dışında ve belki de bu aralar yaptığı-söylediği müzik tarzıyla alanında tek olmasından dolayı önemli bir cesaret örneği. Kabare tarzı müzik yapmak, bu müziği yaparak hayatta kalmak zor olduğu gibi sahnelemek de zor. İşin içine biraz da oyunculuk katmak gerekiyor çünkü. Dublin’de tiyatro okumuş olması bu konuda yardımcı olmuş bittabi. Enstrümanist olmayan (insan sesi de enstrümandır tabi ki fakat insanda olmayan insan üretimi ses çıkaran aletlerden bahsediyorum) vokallerde bulunması gereken sahneyi doldurma özelliği gözlerinizi sahneden ayırmanıza engel oluyor.
Bunun dışında müzikal olarak da kabareyle sınırlı değiller. Kabare, jazz, yavaş yavaş ilerlerken içlerindeki bağımsız müziğe tutkun kimlikleri bir anda ortaya çıkıveriyor. Çıldırasıya deneysel bir şekilde içlerinden gelen müziği ellerinden ve ses tellerinden titreşimler olarak dışa vuruyorlar. Karantina parçasıydı yanılmıyorsam, parçanın ortasında yaptıkları doğaçlama anı muazzamdı, tanıklık etmek de bence bir ayrıcalıktı. Daha önce gitar ve davul ağırlıklı doğaçlamalara denk geldim çokça fakat yaylı enstrümanlar da bu doğaçlamalara farklı bir tat katıyormuş. Şirin Soysal da bu esnada kulağını müziğe vermiş bir şekilde saf bir dikkatle arkadaşlarına dansları ve sesiyle nefis eşlik etti.
İzleyenle iletişimi de keyifliydi. Güldürüyor, arada bir ilginç hikayeler anlatıyor. Dikkati canlı tutuyor. Önemli bir ses. Güzel bir kadın, harika bir vokal. Türkiye’de müziğe çok şey katacak bir müzisyen çok yakınımızda değerini bilmeli. Bir sonraki konserlerini kaçırmayın.
Ocak 25, 2013 @22:30 -Konser! Alt Caz
Ocak 26, 2013 @22:00 - Caz Ağacı Vol. 7 `Cole Porter` Salon IKSV
12 Ocak Karga Konseri Künye
Şirin Soysal : Vokal
Şevket Akıncı : Elektrik Gitar
Cansun Küçüktürk : Elektrik Gitar
Burak Ayrancı : Viyolonsel
Baran Say : Kontrbas
Erdem Göymen : Davul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder